30 Aralık 2012 Pazar
30 Eylül 2012 Pazar
Olmuyor bazen.
Hiç oldu mu onu da bilmiyorum aslında. Hep dört üzerinde dörtlük bir hayatı yakalamaya çalışarak sağa sola koşuyorum arabaların önüne filan atlıyorum durun bir durun bir konuşalım diyorum. Neden hep bir taraf eksik insan yetemez mi her şeye yoksa önümüze konulan tabakta porsiyonlar mı midemize giremeyecek kadar büyük ayakla yorganın ilişkisi vardır hani iyi de ben ayaklar dışarıda uyumayı seviyorum diyelim o zaman ne olacak ?
Sevdiklerime daha fazla özen göstereyim diyorum mesela. Sevmeyi iyi bilirim hayatıma giren çıkana da karışan olamaz da yine de bir yerlerde ya fazlaca sokulmuş bir çark var işte o çatlıyor. Dönmüyor abi hepsi aynı anda aynı güzellikte dönmüyor tam ufaklardan başlim yavaş yavaş büyüklere de sıra gelir diyorum. Bir bakıyorum ki sıra büyüklere geldiğinde küçük olanlar büyüklerin sağını solunu kırmış. Durduyorum bir an için zamanı ve başlıyorum büyükleri tamire bu sırada durmaktan sıkılan küçükler durdukları yerde durmuyorlar başka hayatların akışını çiziyorlar.
Sevdiklerime daha fazla özen göstereyim diyorum mesela. Sevmeyi iyi bilirim hayatıma giren çıkana da karışan olamaz da yine de bir yerlerde ya fazlaca sokulmuş bir çark var işte o çatlıyor. Dönmüyor abi hepsi aynı anda aynı güzellikte dönmüyor tam ufaklardan başlim yavaş yavaş büyüklere de sıra gelir diyorum. Bir bakıyorum ki sıra büyüklere geldiğinde küçük olanlar büyüklerin sağını solunu kırmış. Durduyorum bir an için zamanı ve başlıyorum büyükleri tamire bu sırada durmaktan sıkılan küçükler durdukları yerde durmuyorlar başka hayatların akışını çiziyorlar.
Herkes kendine iyi baksa bu dediğimin sağlıkla alakası yok ya da ne bilim bir aynada kendine bakmayla da alakası ben kimim ne istiyorum bu adamı niye darlıyorum dese belki de bunlar hiç olmayacak ama yinede olmuyor işte.
26 Eylül 2012 Çarşamba
19 Eylül 2012 Çarşamba
16 Eylül 2012 Pazar
Ensest
Çocukken bu kadar "Ensest" bir dünyada yaşadığımın farkında değilmişim. Şimdi öyle ilişkiler var ki insanlar arasında anlam veremiyorum. Mide bulantısı yapacak derece de insanları acayip haller içinde görmek yorar oldu bünyeyi. Bir adamın veyahut bir kadının duyguları yokmuş aslında sadece seksin duyguları varmış gibi. Seks ne isterse insan aslında o yöne dönüyor. Yediği önünde yemediği arkasında olan insanoğlu artık yiyemediği halt kalmasın diyerek her türlü ilişki de seksin gücünün altında ezilerek istisnasız olmayacak işlere kalkışabiliyor. Bunu din ile ya da kanunla engellediğini sanan insanoğlu da aslında kendi tekerine çomak sokamayacağının farkında da sanki aynı uçakta giden birinci sınıf ve ikinci sınıf insanların farklı koltukta oturması uçak düştüğünde bir işe yarayacakmış edasında karşılıyor bu yalandan düzeni.
Ensest ilişki özellikle taraflardan birinin rızasına rağmen, zorla ve baskıyla ya da ödül ve kandırmayla ortaya çıktığında bir istismar konusu olarak görülmektedir. Aile içi, ya da akrabalar arası ilişkilerden yararlanılarak gerçekleştirilen, bir tarafın açık istismarına dayanan cinsel ilişki ensesti kendi bağlamının ötesinde de bir suç durumuna getirmektedir. Çünkü bu durumda ortaya çıkan cinsel istismar durumudur ve ensestin tabusal niteliği bu suçun/istismarın kolay ortaya çıkarılmasını, suçun cezalandırılmasını ve engellenmesini zorlaştırmaktadır.
14 Eylül 2012 Cuma
13 Eylül 2012 Perşembe
12 Eylül 2012 Çarşamba
Fal(!)
Sinirleriniz biraz gergin. Özel hayatınızla ilgili kararlar almaktan uzak durmalısınız. Önemsemez bir tavırda çalışmanıza rağmen, işinizdeki başarınız herkesi şaşırtıyor. Çok tempolusunuz, ama işler bitene kadar hem siz, hem de çalışma arkadaşlarınız yeterince gerginlik yaşıyorsunuz.
Göster ama elletme!
anne: kızım sakın elletme.. erkek milletine güven olmaz! göster ama elletme. azıcık sürtün, hop çekil! öp ama koklama! az tut. hemen sık! yala tükürme! osur gülümseme ! çek bırak, bas konuş!
kız: anne bırak ya!anne: adam seni yalayacak kızım! çok harika olaylar bunlar! aman dikkat et, sonra ben babana ne derim! ne diyim, ne desem tahrik olmuyor artık baban!
kız: anne git lütfen
anne: uuu beybi herif sıkı gerçekten
11 Eylül 2012 Salı
10 Eylül 2012 Pazartesi
kara
Bilmiyorum hiç yaptınız mı evinizin en rahat köşesinde oturup en karanlık hayallerinizi
gözden geçirdiğiniz oldu mu aklınızın sessizliğinde ya da dudağınızda ki çatlağa dokunurken
yazı yazmayı düşündünüz mü hiç? Karanlıktan korkmuyoruz aslında olacaklardan korkuyoruz sadece yoksa karanlık her insanın ilgisini çeker ve gizemi bizi meraktan öldürmeye yeterlidir. Karanlıktan korkarak kaçmamızın tek nedeni içinden ne çıkacağını bilmediğimiz poşetlerin nasıl patlatıldığını görmemizden ileri gelir kimileri 5 kimilerir 15 yaşında korkmaya başlar karanlıktan işte karanlık korkumuz beyin kıvrımlarımızın içine yerleşen ufak sinirsel tepkimeler sonucu ortaya çıkardığımız kendi karanlık hayallerimizi düşünmekten de alı koyar bunu yaptığımız zaman kendimize ihanet ettiğimizi anlayacak kadar zeki varlıklar değiliz aslında kendi yarattığımız şeylerden kaçmamız ne kadar da aptal olduğumuzu ortaya koymuyor mu ? zaten dünya üzerinde kendi kendine bu kadar zarar verebilcek bir canlı organizma olduğunu da zannetmiyorum kendi geleceğine bu kadar zarar veren kendiyle başbaşa kalmaktan kendi vücudunu keşfetmekten korkan değerini bir kez olsun bile gözden geçirmemiş ama ölmekten ölesiye korkan yani aslında karanlıktan korkan pasif gereksiz çevre kirliliği yaratmaktan başka bir işe yaramayan hayvanlardan başka bir şey olmayan insanlardan nefret etmemin nedeni zaten burada az çok yazıyor. Kendini özel hissetiği günleri değil de birilerinin özel diye seçtiği günleri kutlamaktan vazgeçmeyen insanlardan nefret etmemem kendime ihanet etmek olur. zaten günden güne düzenin parçası oldukça her gün biraz daha artarken kendime olan bu aşağılık tavırlarım nasıl olurda bembeyaz kağıtta kapkara mürekkep lekesi gibi gözüme çarpan bu gerçeği görmezden gelebilirim ki ? Sarılıp oturduğunuz yareninizin de aslında nefret edilesilerden biri olduğunu anladığınız da sarıldığınız günlere nasıl lanet ederseniz bende her yeni nefret kabarcığı gördüğüm de lanet ediyorum insanları bu kadar kendiyle başbaşa kalmaktan alı koyan düzene insanın kendini keşfetmesine izin vermeyen gene kendi kurduğu düzen madem ki insan kendini keşfetmekten bu kadar korkuyor demek insanlığın çocukluğuna indiğimiz de onun da çocukken karanlıktan korktuğunu göreceğiz. Seri bir şekilde yaşıyoruz hayatlarımızı alıyoruz kullanıyoruz atıyoruz sonra olmadı başka bir seri şekilde ama seriliği hiç bozmadan gene alıp atmalara devam ediyoruz? Neden diye soran program yapmaklan da kitapları insanlara kılavuz olarak göstermekten de kendimizi alamıyoruz bilmiyoruz ki herkes kendi içinde bir kitaptır ama çoğu boş yazılmamış kitaplar kendini keşfetmeye karanlığında kaybolmaya bu kadar acizken insanlık binlerce neden sorusu da binlerce kitaplıkta çözüm değil insanın bu kendi karanlığında kaybolmama savaşını durdurmaya çünkü savaşların hepsinin nedeni aslında korkudur ve insan bu korkuyu yenemicek kadar aciz nefret edilesi basit bir varlık olmaktan vazgeçebilecek kadar basirete sahip değil ve olamaması için günden güne kendini tekrarlayan günler yaratmaya devam eden kalıptan çıkmış gibi insanlar yaşamı bok etmeye daha da devam ediyor gün geçtikçe dünyayı kocaman ışıklarla daha da karartarak.
gözden geçirdiğiniz oldu mu aklınızın sessizliğinde ya da dudağınızda ki çatlağa dokunurken
yazı yazmayı düşündünüz mü hiç? Karanlıktan korkmuyoruz aslında olacaklardan korkuyoruz sadece yoksa karanlık her insanın ilgisini çeker ve gizemi bizi meraktan öldürmeye yeterlidir. Karanlıktan korkarak kaçmamızın tek nedeni içinden ne çıkacağını bilmediğimiz poşetlerin nasıl patlatıldığını görmemizden ileri gelir kimileri 5 kimilerir 15 yaşında korkmaya başlar karanlıktan işte karanlık korkumuz beyin kıvrımlarımızın içine yerleşen ufak sinirsel tepkimeler sonucu ortaya çıkardığımız kendi karanlık hayallerimizi düşünmekten de alı koyar bunu yaptığımız zaman kendimize ihanet ettiğimizi anlayacak kadar zeki varlıklar değiliz aslında kendi yarattığımız şeylerden kaçmamız ne kadar da aptal olduğumuzu ortaya koymuyor mu ? zaten dünya üzerinde kendi kendine bu kadar zarar verebilcek bir canlı organizma olduğunu da zannetmiyorum kendi geleceğine bu kadar zarar veren kendiyle başbaşa kalmaktan kendi vücudunu keşfetmekten korkan değerini bir kez olsun bile gözden geçirmemiş ama ölmekten ölesiye korkan yani aslında karanlıktan korkan pasif gereksiz çevre kirliliği yaratmaktan başka bir işe yaramayan hayvanlardan başka bir şey olmayan insanlardan nefret etmemin nedeni zaten burada az çok yazıyor. Kendini özel hissetiği günleri değil de birilerinin özel diye seçtiği günleri kutlamaktan vazgeçmeyen insanlardan nefret etmemem kendime ihanet etmek olur. zaten günden güne düzenin parçası oldukça her gün biraz daha artarken kendime olan bu aşağılık tavırlarım nasıl olurda bembeyaz kağıtta kapkara mürekkep lekesi gibi gözüme çarpan bu gerçeği görmezden gelebilirim ki ? Sarılıp oturduğunuz yareninizin de aslında nefret edilesilerden biri olduğunu anladığınız da sarıldığınız günlere nasıl lanet ederseniz bende her yeni nefret kabarcığı gördüğüm de lanet ediyorum insanları bu kadar kendiyle başbaşa kalmaktan alı koyan düzene insanın kendini keşfetmesine izin vermeyen gene kendi kurduğu düzen madem ki insan kendini keşfetmekten bu kadar korkuyor demek insanlığın çocukluğuna indiğimiz de onun da çocukken karanlıktan korktuğunu göreceğiz. Seri bir şekilde yaşıyoruz hayatlarımızı alıyoruz kullanıyoruz atıyoruz sonra olmadı başka bir seri şekilde ama seriliği hiç bozmadan gene alıp atmalara devam ediyoruz? Neden diye soran program yapmaklan da kitapları insanlara kılavuz olarak göstermekten de kendimizi alamıyoruz bilmiyoruz ki herkes kendi içinde bir kitaptır ama çoğu boş yazılmamış kitaplar kendini keşfetmeye karanlığında kaybolmaya bu kadar acizken insanlık binlerce neden sorusu da binlerce kitaplıkta çözüm değil insanın bu kendi karanlığında kaybolmama savaşını durdurmaya çünkü savaşların hepsinin nedeni aslında korkudur ve insan bu korkuyu yenemicek kadar aciz nefret edilesi basit bir varlık olmaktan vazgeçebilecek kadar basirete sahip değil ve olamaması için günden güne kendini tekrarlayan günler yaratmaya devam eden kalıptan çıkmış gibi insanlar yaşamı bok etmeye daha da devam ediyor gün geçtikçe dünyayı kocaman ışıklarla daha da karartarak.
iç karası
Sorun şu ki sorunların hiçbiri kalıcı değildir aynı insanlar gibi aslında hayat insanları taklit eder çünkü hayat insanların yansımasıdır düz mantıkla böyledir işte sorun insandır düz mantıkla bakınca başka mantığı da gerek yok zaten bu kadar tek düze giderken hayatımın sevilmeye okşanmaya en çok değen zamanları.
Seri ilanlar sayfasında bir ilan haftalardır orda duruyor hatta ilk putun kıçına da ilk ayın fotografına da bu yazılmıştır merhamet aranıyor ay da ya da dünyada bir yerlerde merhamet edemicek kadar acizken insanlar.
Ormanda kaybolan sincap olur mu hiç demeyin asıl ormanda kaybolur sincaplar bizde sincaplar gibi kendi ağaç kovuklarımızda kaybolup gideceğiz işte bazen arkamızda bir kök parçası bile bırakmadan.
Beyaz renk değilmiş aslında beyaz renk olsa ne olurdu ki her yerde bu kadar kan ve şarap varken kim bulabilirdi ki beyaz rengi aptallar mı?
Masanın yuvarlağı makbüldür herkes aynı seviye de olur dünya da yuvarlaktır ama kimse aynı seviye de değil dünya kare olsa daha mı iyi olur acaba ?
Tırtıllar gene kelebek oldu gene hepsi tek günlük mutluluklarını yaşadılar aslında nikah daireleri de tırtılları kelebek yapar tek günlüğüne ertesi gün bütün nikahlar düşer.
Dışarda kar yağmış güneş açmış ne fark eder ki bir kör için soğukla sıcaktan başka işte sende benim için öylesin dışında ne olduğu önemli değil ben sana bu kadar körken.
Seri ilanlar sayfasında bir ilan haftalardır orda duruyor hatta ilk putun kıçına da ilk ayın fotografına da bu yazılmıştır merhamet aranıyor ay da ya da dünyada bir yerlerde merhamet edemicek kadar acizken insanlar.
Ormanda kaybolan sincap olur mu hiç demeyin asıl ormanda kaybolur sincaplar bizde sincaplar gibi kendi ağaç kovuklarımızda kaybolup gideceğiz işte bazen arkamızda bir kök parçası bile bırakmadan.
Beyaz renk değilmiş aslında beyaz renk olsa ne olurdu ki her yerde bu kadar kan ve şarap varken kim bulabilirdi ki beyaz rengi aptallar mı?
Masanın yuvarlağı makbüldür herkes aynı seviye de olur dünya da yuvarlaktır ama kimse aynı seviye de değil dünya kare olsa daha mı iyi olur acaba ?
Tırtıllar gene kelebek oldu gene hepsi tek günlük mutluluklarını yaşadılar aslında nikah daireleri de tırtılları kelebek yapar tek günlüğüne ertesi gün bütün nikahlar düşer.
Dışarda kar yağmış güneş açmış ne fark eder ki bir kör için soğukla sıcaktan başka işte sende benim için öylesin dışında ne olduğu önemli değil ben sana bu kadar körken.
Kırmızı Tuborg Ve Kölesi Olmak
Kırmızı olması güzel de kölesi olmak kötü her gün içme puro güzel ama onunda kölesi olma arada yazı yaz rahatlatır sevmek güzel de sevdiğinin kölesi olmak kötü be abi!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)